Holistik Diş Hekimliği
Bozucu alan veya odak nedir?
Prof. Kellner ve Prof. Pischinger alan veya odağı ” Yakın çevresi dışında değişik uzak etkiler yaratan , böylece lokal ve genel savunmada aktif olarak daimi hareketlilik meydana getiren, bağ dokusundaki kronik anormal lokal değişikliklerdir.” diye tanımlarlar.
Odak mezenkimal bağ dokusunda bulunur ve organizmayla bağlantılı olan kan, lenf damarları ve nörovegetatif sinir sisteminin uç bağlantıları ile doğrudan temas halindedir. Bu ileti sistemi üzerinden diğer organlarda uzak etkiler yaratabilir.
Bozucu alan ve bozucu odak bölgesindeki sinirlerin uyarımı önce vegetatif merkezde işlenir. İşlenen bu uyarı organizmayı hatalı yönlendirebilir. Odakta bulunan toksinler ve bakteriler damar sistemi yoluyla organizmaya yayılabilir ve organizma toksik, enfeksiyöz ve alerjik sorunların etkisi altında kalabilir.
Ağız, diş ve tonsiller en sık odak haline gelen bölgelerdir. Bu bozucu alanlardan kaynaklanan uzak etkiler bir bolgede sınırlı kalabileceği gibi tüm organizmayı da etkileyebilirler.
Holistik Diş Hekimliğinde en çok tartışılan ve üzerinde durulan konu; Amalgam Dolgular. Özellikle 30 yaş üzeri ağzında dolgu olan birçok kişinin amalgam dolgusu vardır.
Peki bu amalgam dolgular mutlaka değiştirilmeli mi?
Kaç tane amalgam dolgu vücuttaki civa seviyesinde artışa neden olur?
Amalgam dolgusu sökülürken özel bir önleme gerek var mı?
Her klinikte amalgam sökümü her diş hekimi tarafından yapılabilir mi?
Amalgam dolguların değiştirilmesi Minimal oranda bile olsa civaya maruz kalmak kişinin vücudunda ve genel sağlığında rahatsızlıklara yol açmaktadır. Holistik diş hekimleri civayı toksin olarak kabul eder. Son yıllarda yapılan araştırmalarda bazı metabolik hastalıklara neden olarak amalgam dolguların gösterilmesi nedeniyle zararları daha net olarak ortaya çıkmıştır. Amalgamın ağızda tükürükle girdiği reaksiyon sonucu çeşitli iyonlar ortaya çıkarması, zamanla korozyona uğraması ve vücudun elektrolit dengesini bozmasından dolayı günümüz diş hekimliğinde kullanımı tercih edilmemektedir. Alzheimer, Parkinson veya nörolojik bir takım rahatsızlığı olan bireylerde de amalgam dolguların sökümünü öneren çok sayıda çalışmalar bulunmaktadır.
Civanın bir klinikte bulundurulması bile tehlikeli bir durumdur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre civanın, miktar farkı gözetmeksizin bulundurulması güvenli değildir. Bu nedenle günümüzde birçok modern muayenehanede hastalara amalgam dolgular hiç uygulanmamaktadır; hatta amalgam restoratif materyali hiç bulunmamaktadır. Ancak geçmişte bu tedaviyi yaptırıp bugün ağzında hala amalgam dolgu bulunan çok sayıda kişi var. Amalgam dolgular uzun yıllar bütünlüğünü koruyabilen fakat uygulandığı dişlerde sıklıkla kırıklara yol açabilen dolgulardır. Holistik diş hekimleri dolgu tedavilerinde bu tip dolguları kesinlikle kullanmazlar. Buradaki kritik ve önemli konu amalgam dolguların sökümü ve değişimidir. Amalgam sökümü için mutlaka güvenli amalgam dolgu söküm protokolünün uygulanması gereklidir. Bu protokolün uygulanabilmesi için hekimin konu ile ilgili eğitim almış olması çok önemlidir.
Amalgam dolgu sökümü bir protokole bağlı olarak uygun ekipmanların bulunduğu muayenehanelerde ve kliniklerde, söküm protokolü sertifikası almış diş hekimleri tarafından yapılmalıdır. Amalgam dolgu söküm prosedürünün özel ekipmanları vardır. Söküm yapacak klinik çalışanları ve hekimin özel kıyafetler giymesi, özel maske ve ekipman kullanması gerekir. Amalgam dolgularla ilgili biyolojik olarak karşılaşılan önemli sıkıntılardan biri oral galvanizmdir. Oral galvanizm, ağız ortamında bulunan materyallerin meydana getirdiği elektrik akımıdır. Amalgam sökümü protokolünde hastayı civa içeren amalgam parçaları ve civa buharından koruyabilmek için alınan çeşitli önlemler vardır; bunlar hastanın söküm sırasında oksijen alması ve söküm öncesi aktif karbon ile gargara yapması gibi kurallardır. Ortamın civa buharını çeken özel ortam temizleyici aspiratör kullanılmalıdır. Ayrıca rubber dam denilen ilgili dişe takılan lastik örtüler sayesinde hastanın ağız ortamı tamamen izole edilmiş olur. Ayrıca açığa çıkan civa buharı nedeniyle oksijen maskesi kullanılması ve işlem bölgesine yakın konumlandırılacak hava filtresinin olması önerilir. Vitamin c takviyesi de yapılmaktadır.
Tüm bu ekipmanlara sahip olan ve bu prosedürleri uygulayabilen çok az klinik vardır. Bu kliniklerdeki yetkili hekim bu konuda eğitim almış olmalı ve sertifikasyonu olmalıdır.
Amalgam dolgu değişimi sırasında uyulması gereken protokolleri sırasıyla yazmak gerekirse:• Hekim ve hasta özel koruyucu önlük giymeli, koruyucu gözlük takmalı ve hastanın üzeri tamamen özel bir örtüyle örtülmelidir.
• Hastaya işlem sırasında ortaya çıkan toksik civayı emmesini önlemek için aktif karbon içeren gargara ile gargara yaptırılmalıdır.
• Ağız mukozasını söküm sırasında açığa çıkacak olan civa ile doğrudan temastan korumak için ilgili dişin Lateks içermeyen lastik örtü ile kaplanması gerekir.
• Hastaya oksijen maskesi takılır.
• Basınçlı su ve hava ile amalgam dolgu sökülürken bol miktarda su ve yüksek hacimli emiş gücüne sahip ağız içi aspiratör kullanılmalıdır.
• Oda hava temizleyicisi olmalıdır.
• Vitamin C yüklemesi yapılır.
Kapsayan tedaviler
AKUPUNKTUR
- Avrupa Geleneksel Çin Tıbbı ile 1700’lerde, Rusya ve Amerika ise 1800’lerde tanışmıştır.
- Akupunkturun temel mekanizmaları için modern çalışmalar 1949 yılında, Çin Halk - Cumhuriyeti kurulduktan sonra Mao Zedong tarafından başlatılmıştır.
- Bundan 10 yıl sonra akupunkturla ilgili araştırmalar eski Sovyetler Birliği’nde başlamış ve tedavi uygulaması haline gelmiştir.
- 1971 yılında ABD Başkanı Nixon’un Çin ziyareti sırasında Çin’li hekimler akupunktur tedavisi ve anestezisi hakkında bilgi verip, uygulamaları göstermişlerdir.
- 1979 yılında WHO (Dünya Sağlık Örgütü) akupunktur tedavisini bilimsel bir yöntem olarak kabul etmiştir.
- Üzerinde en fazla çalışmanın yapıldığı ve mekanizmasının ortaya konulduğu tamamlayıcı tıp yöntemlerinden birisidir.
Diş Hekimliğinde Akupunktur Kullanılan Durumlar
Pre ve postoperatif ağrı giderilmesi,
Anksiyete tedavisi,
Nevralji tedavisi,
Temporomandibuler eklem (çene eklemi) rahatsızlıkları,
Bruksizm (diş sıkma, gıcırdatma),
Burning mouth (yanan ağız) sendromu,
Xerostomia (ağız kuruluğu),
Öğürme refleksinin giderilmesinde
DİŞ HEKİMLİĞİNDE HİPNOZ (HİPNODONTİ)
Genellikle hastalar dişhekiminin söylediklerini yerine getirmeye alışıkdırlar. Ağzınızı açınız, kapayınız, ısırınız, gibi telkinleri kabul etmeleri büyük avantajdır. Hafif bir transın bile elde edilmesi, hastanın rahatlaması, gevşemesi, korkularını yenmesi için yeterlidir. Diş hekiminin hastaları genellikle psişik yönden normal kişilerdir. Nörotiklerde görülen hipnoza direnç söz konusu olmadığından, bir psikiyatriste göre başarı oranı daha yüksektir. Dikkat edilmesi gereken nokta hipnozun kontrendike olduğu psikozların ayırımını yapmaktır. Çünkü hipnoz psikoz eşiğinde olan kişilerin psikoza girmesine sebep olabilir.
DİŞ HEKİMLİĞİ TEDAVİLERİNDE
HİPNODENTAL UYGULAMALAR
Hızla değişen ve gelişen psikolojik yaklaşımlar, hasta-hekim ilişkilerine yeni boyutlar kazanmaktadır. "Önce insan" ilkesinden yola çıkıldığında; oral kavite ile ilgili pek çok sorunun çözümünde ve ağız-diş sağlığının kazanılmasında psişik faktörler hastaya kolaylıklar sağlar.
Yaşayarak veya işiterek kazanılan dental fobiler insanoğlunu tedaviden kaçırmaktadır.
Ta ki; dayanılmaz ağrı ve sıkıntılar, yaşamı karartıncaya kadar. Can havli ile fotöye oturan hasta, acil sorunun çözümünden sonra ikinci bir ağrıya kadar hekimden kaçmaktadır. Diş hekimi fobisi, insanların ağız sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşabilir. Bu fobi yüzünden diş hekiminden uzun süre kaçan hastalar, çeşitli sorunlarla karşılaşırlar. Genellikle bu fobinin sebebi, kendisi veya bir yakının geçirdiği kötü bir deneydir. Uzun süren ağrılı bir deneyim ardından, her geçen gün endişe katlanarak büyür ve sonuçta fobi oluşur. Artık hasta istese de tedavisinin yaptıramayacak hale gelir.
Oral kaviteyle ilgili davranış bozuklukları diş tedavisinin yapılmasında büyük bir engel olabilir. En sık görülen sorunlar, diş tedavisinin yarattığı anksiyete ve korkudan kaynaklanır. Bazı hastaların anksiyetesi o kadar fazla olur ki, rutin diş tedavisi sırasında yapılan tüm girişimler olanaksızlaşır (Berggren ve Karlson 1986, Eli ve Klienhauz 1985, Eli, Klienhauz ve Bar-Gil 1983, Klienhauz, Eli ve Rubinstein 1985, Milgrom, Weinstein, Klein-Knecht ve Getz 1985). Bu tür hastalar için tanımlanan tedavi teknikleri; genel anestezi, nitrözoksit (N2O), davranış tedavisi, gevşeme ve hipnozdur (Berggren ve Karlson 1986, Berggren ve Linde 1984, Eli ve Kleinhauz 1985, Eli, Kleinhauz ve Bar-Gil 1984, Eli ve arkadaşları 1983, Kleinhauz ve arkadaşları 1985, Milgrom ve arkadaşları 1985, Todd ve Walker 1980).
Hipnorelaksasyon ve hipnoz bu tür hastalarda çeşitli davranış tekniklerinin uygulanması için güçlü yöntemlerdir.
KORKU VE KAYGI
Problem
Diş hekimliğinde korku ve kaygı yaygın bir problemdir. Yapılan bir çalışma, diş hastanelerinde tedavi gören hastaların %46'sı, genel diş uygulamaları ve cerrahi operasyonlar sırasında kaygı içinde olduklarını göstermiştir.
Geleneksel Yönetim
Diş hekimi korkusu ve kaygısı olan hastalar geleneksel yöntemlerde pek çok tekniklerden yararlanmaktadır. Yönetim işinde iki anahtar özellik şunlardır:
Klinisyen lokal anestezi ve gerekiyorsa ilaç tedavisinin etkili kullanımına olanak verecek çocuğun kendisini rahat hissedebileceği bir çevre yaratır. Yukarıdaki durumun başarısız olması halinde son çare olarak genel anestezi kullanılır.
HİPNOZ
Hipnozun Tanımı ve Kavramlar
Hipnoz, düşüncelerde daha az analitik ve mantıklı; otomatik ve ayrılmış bir tavırla yüksek derecede telkinlere cevap verme kapasitesi olan süjelerin ruhsal deneyimlerinde, genellikle dalıp gittikleri duygular ve hayaller gibi zihinsel gevşeme ve kısıtlanmış farkındalık durumları olarak tanımlanabilir. Bu düşünceler hipnozun özünü içermektedir. Korku ve kaygı denetiminde şu yollarla uygulanabilir:
• Gevşeme, kaygının azaltılmasına yardımcı olmaktadır.
• Kısıtlanmış farkındalık yararlıdır; süjenin (hastanın) iç deneyimleri ve mutluluk hayalleriyle dalıp gitmesine izin verir, böylece hastanın korkuları kafasındaki en önemli şeyler olmaz ve dış olayların daha az farkına varır.
DİŞHEKİMLİĞİNDE HİPNOZ ENDİKASYONLARI
1- Hipnodental Tedavi Endikasyonları:
• Hastanın sakinleşmesinde ve korkuların giderilmesinde hafif bir transta bile rahatlık ve gevşeme olur. Hastanın ortodontik ve protetik apareylere alıştırılmasında hastaya uygulanan apareyin kendisine sağlayacağı yararlar anlatılır, onları severek kullanacağı, ilk dönemde ağızda oluşan yabancılık ve fazlalık hissinin çok çabuk geçeceği telkin edilerek hastanın proteze adaptasyon dönemi çok hızlandırılabilir.
• Uzun çalışmalar sırasında hastanın rahatının sağlanmasında bir cerrahi operasyon veya kanal tedavisi gibi ağzın uzun süre açık kalması, istenilen durumlarda hem hasta, hem de hekim için zorluklar vardır. Hipnoz altında ise bu sorun tamamen çözülebilir.
• T.M.E. disfonksiyonlarında kullanımı: T.M.E. disfonksiyonlarının en önemli sebepleri arasında olan bruksizm ve kas kontraksiyonlarının temelinde stres yatmaktadır. Hipnoz ile kişinin kendini kontrol etmesi ve rahatlaması sağlanabilir. Diğer kullanım alanları: Hipnoz, fasial paralizi ve trigeminus nevraljisinde yardımcı bir tedavi metodudur. İlaç tedavisinin yanı sıra hipnotik telkinlerle hastanın ağrı eşiği ve morali yükseltilip kan dolaşımı hızlandırılır. Çiğneme fonksiyonunu dengelemek amacıyla da hipnoz uygulanabilir.
2- Operatif Endikasyonlar:
• Anestezi ve analjezi sağlanmasında: Ağrı eşiği en basit telkinlerle bile yükseldiğinden en basit telkinler altında bu durum çok daha belirginleşir.
Hoş olmayan çalışmaların unutturulmasında: En az orta derecede transa girmiş bir hastaya operasyon bittikten sonra “biraz sonra sizi hipnozdan çıkaracağım, kalktıktan sonra bu seansta yapılan hiçbir şeyi hatırlamayacaksınız” şeklinde telkin verilir.
• Bulantı refleksinin kontrolünde: Bulantı refleksi mesleğimizde önemli bir sorundur. Bu yüzden dişini bile fırçalayamayan kişilerde ölçü almak bazen imkansız hale gelmektedir. Ölçüsü alınmadığı için veya yapılmış protezi takamadığı için protez kullanmaktan vazgeçen ve tedaviden kaçan hastalarla hepimiz karşılaşırız. Bu hastaların tedavisinde de hipnoz çok başarılı sonuçlar vermektedir.
• Tükrük akımının ve kanamanın kontrolünde: Bir kimsenin derisinde örneğin yüzünde hipnotik telkinle hiperemi oluşturabilir, yani kapiller damarlar kontrol edilebilir, o halde aynı mekanizmayla kontrol altına alınabilir. Derin transa giren bazı hastalarda oluşabildiği halde bazı kimselerde oluşmadığından bu konu tartışmalıdır.
• Alerjinin kontrol edilmesinde: Bütün lokal anesteziklere alerjisi olan kişilerde hipnoz bazen tek çare olmaktadır. Bu durumdaki hastalar eğer derin hipnoza giriyorlarsa bütün tedavileri Bilinçli Hipnoz altında rahatlıkla yapılabilir.
SONUÇ OLARAK:
Diş hekimliğinde neden Bilinçli Hipnoza gerek duyuyoruz?
Öncelikle şunu belirtelim; biz her hastanın cerrahi müdahale yapılabilecek düzeyde Bilinçli Hipnoz altına gireceği iddiasında değiliz. Ancak hastaların çok büyük kısmını (%90’ı) diş hekimi ve fotöy korkusundan arındırmakta, tedavi olmaya hazırlayabilmekteyiz. Hasta, karşılaştığı ürkeklik ve stresi atabilmekte, ağız açıklığı süresini yorulmadan uzatabilmekte ve bu sırada tükrük miktarını asgari derecede tutabilmektedir. Herşeyden önce hastayı fevkalade rahat ve huzurlu olarak koltuğa bizden korkmadan oturtabiliyoruz.
Hipno anestezi olarak kullanmanın gereğine gelince:
• Bazı kişilere bilhassa adrenalinli anestezik solüsyonların yapılması güçlük ve imkansızlığı, kalp ve Basedow hastalığı gibi rahatsızlıklarda ve diğer anestezinin tıbben kontrendike olduğu vakalar ile hastaların iğne korkusuna karşın Bilinçli Hipnozu anestezi yöntemi olarak kullanıyoruz.
• Hepimiz, bir çok vakada aşırı dentin hassasiyeti sonucu gerek kron kesiminde, gerekse kavite açılmalarında oldukça güçlükle karşılaşmış, anestezik solüsyona başvurmak zorunda kalmışızdır. İşte zaten korku ile gelen hastanın acı duyduktan sonra birde iğne yapılacağını duyması kendilerini bu konuda da ürkekleştirir.
• Anlatmaya çalıştığımız konular Bilinçli Hipnozu, bir anestezi endikasyonu durumuna sokmuştur. Biz Bilinçli Hipnoz altına aldığımız kişiyi korkularından arındırıp, rahat, huzurlu, sakin olmasını temin ediyor ve %25’e varan vakalarda da Bilinçli Hipnozu cerrahi müdahalelerde anestezi yerine uyguyoruz.
• Keza Bilinçli Hipnoz ile yapılan müdahalelerde kanamayı kontrol altında tutuyoruz.
• Her ne maksatla ve hangi cins ölçü maddesi ile alınırsa alınsın bulantı refleksinin önlenmesinde, (burada kasıt özellikle protezlerin kullanma başlangıcında meydana gelen bulantılardır) kron, köprü çalışmaları sırasında dişler möllenirken meydana gelen acı ve nahoş koku sorununun çözümlenerek, kron köprüleri simante ederken ve daha sonra meydana gelen aşırı hassasiyeti kaldırmada, tedavi gayesi ile kavite açılması pulpa ve kanal extirpasyonlarında kısaca tüm işlemler sırasında aşırı tükürük salgısının azaltılmasında, çalışma ortamının huzur ve sükunet içinde geçirilmesinde Bilinçli Hipnozdan gereğince yararlanıyoruz.
KLİNİKTE UYGULAMA TEKNİKLERİ
Kliniğimize başvuran çocuk ve ergenlerin psişik kökenli sorunlarının çözümünde daha çok endirekt yolla Bilinçli Hipnozu uygulanmaktadır. Endirekt metotla Bilinçli Hipnozu uygulamadan önce, hasta ile iyi bir diyalog kurarak iş birliğine hazırlamakta, klinik çalışmaları sırasında açığa çıkan sorunları giderebilmek için de, önce dost eli uzatarak ve hastaya yaklaşmaktayız.